29 Nisan 2019 Pazartesi

Nazım Hikmet'le bu gece








Selam dostlar;bu akşam size Nazım'la seslemek istedim.Nazım güzel anlatır herseyi,insanı,aşkı,güvenmeyi,milleti,illeti,zilleti.


Bu akşam içimde Nazım Hikmet hasreti var biraz ondan biraz bundan,biraz kızmışlıktan,biraz kırılmışlıktan.

Hayatı,dostlukları ciddiye alacaksın öyle haybiye harcamayacaksın,çabalayacak,kadifelere saracaksın hani birgün işim düşer diye değil o derecede öylesineki sadece yaşanmışlıklarının,paylaşımlarının,değer verilmişliğin için değer verip sarmalayacak kaybedilmek istemiyorsan önce kaybetmeyeceksin.Değer görmek istiyorsan önce değer verecek,paralamak yerine onaracak,sıkı sıkı kavrayacaksın.Hayatından insan çıkarmak o kadar kolay ki önemli olan terazideki denge olabilmek.Her insanı aynı kefeye koymayacağını öğrenecek elmayla armutu birbirine karıştırmayacaksın.
Dost kolay bulunmaz,her dost dediğinde can olmaz.
Her insanı seveceksin yaradandan ötürü ama özelliklerine göre yaşamına alacaksın.Mesela;  çoçukluk arkadaşın,okul arkaşın,yakınlar ve daha yakınlar.Öyle bir sıralama yapacaksın ki teraziyi öyle kuracaksın ki denge şaşmayacak,kimse üzülmeyecek.

HAYATA DAİR 
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksınbir sincap gibi mesela,yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
“yaşadım” diyebilmen için…

Şair: Nazım Hikmet


nasıl ve nerede olursak 

7 yorum: